20 Ocak 2008 Pazar

YAVAŞÇA OLUYOR ELLERİME/Turgut UYAR

Susuz bir aklık başlayınca aramızdan
yavaşça oluyor ellerime bulaşması,
bir eksiyle yüklü minüskül H harfinden
bir meydan çarpmasından,
beni hatırlamakların

Bunlar bizim kızlarımızdır
Kara güller önlerinde kara
saçları çılgınca ikiye ayrılmış,
- hiçbir şey eski açıklığında değil ki -
yavaşça oluyor ellerime bulaşması,
bir ot sesinden bir at akşamından,
tam şehir içinde, otobüs durağında,
birden ulaşılmaz gençlikleri herşeyin..

Yapmayın.. Nasıl inanırım eşitliğine! .
Heryerde gençtir o Büyük Su.
Kıyıdadır,
boyalı sandallar ve sabah çocuğu kıyısındadır
Kırları ve ormanı geçince hemen,
şehir bitince yani çok kolay
yani lokantalar bitince sayın örtüleriyle,
kuzuların danaların kıyma yapıldığı kasaplardan sonra
elmalardan karpuzlardan biraz ötede
yani uzakta..
- hiçbir şey artık eski açıklığında değil ki -
yani kiliseden bozma camilerde
yani askeriye deposu yapılmış,
yani burda, orta yerde, ışıkta ve parada
zaman zaman gökyüzü gecesi aralığında.
.....
Bir denizin yanında nedir ki bıyıklı ve saçları dökülmüş bir adam,
kötü bir alışkanlıktan başka nedir bir adam...

ÇOKLUK SENİNDİR / Turgut UYAR

özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir

suya giden bir adam mesela omzunu eğri tutsa
güneş, su ve adamın omzundaki eğrilik senindir

ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir

kararan dünya yeni bir güle bir ateş parçasıdır
bir ateş parçasından arta kalan soylu karanlık senindir

bir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın
ben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir

benim sevdiğim su senin suyunun öz kardeşidir
senin suyunun bıraktığı güçler artık senindir

çünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi
her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir

senindir ey sonsuzveren ne varsa hayat gibi
tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir

ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir

12 Ocak 2008 Cumartesi

BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİN/Vladimir MAYAKOVSKI

Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;
onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,
başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan
tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman.

Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete,
bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette,
gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir
öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir.

Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr
bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar.
İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle.


Çeviren : Sait MADEN

kaynak: www.siirgen.org

SANTÉ HAPİSHANESİ’NDE/Guillaume APOLLINAIRE

I

Soyunmam gerekti çırılçıplak
Hücreme girmeden önce
Ve hangi ses ötüyor Guillaume
Sana ne oldu diye

Mezardan çıkacağı yerde
İçine giriyor Lazar
Elveda elveda şarkılı türkülü oyun
Ey benim yıllarım ey genç kızlar

II
Hayır hissetmiyorum kendimi artık
Bu yerde
Hem ben on beş numarayım
On birincide

Camlardan camların içinden
Güneş süzülüyor
Işınları benim kafiyelerimde
Maskaralık ediyor

Ve dans ediyorlar kağıt üzerinde
Dinliyorum işte
İçlerinden birini tavana vuran
Ayağı ile

III
Her sabah yürüyüşe çıkıyorum
Kapana düşmüş bir ayı gibi
Dönüyor dönüyor hep dönüyoruz
Gökyüzü bir zincir kadar mavi
Her sabah yürüyüşe çıkıyorum
Kapana düşmüş bir ayı gibi

Çeşmeyi de açmışlar işte
Bitişikteki hücrede
Gardiyan bir gitsin bir gelsin
Şıngırdayan anahtarları ile
Çeşmeyi de açmışlar işte
Bitişikteki hücrede

IV
Nasıl da sıkılıyorum bu çıplak ve rengi atmış
Duvarların arasında
Kağıt üzerinde küçücük adımlarıyla bir sinek dolaşıyor
Eğri büğrü satırlarımda

N’olacak benim halim ey acımı bile Tanrı
O acıyı veren sensin bana
Pınarları kurumuş gözüme şu solgun halime acı
Yere çakılmış sandalyemin gıcırtısına

Ve hapishanede çarpan bütün zavallı yüreklere
Bana eşlik eden aşka
Şu kaçıp giden aklıma acı daha çok
Ve onu saran umutsuzluğa

V
Saatler ağır ağır geçsin
Geçişi gibi bir cenazenin

Özleyeceksin ağladığın saati
Çok çabuk geçtiği için
Geçişi gibi tüm saatlerin

VI
Kentin gürültüsünü dinliyorum
Ve ufku olmayan bir hükümlü gibi
Sadece düşman bir gökyüzü görüyorum
Bir de çıplak duvarları hücremdeki

Gün bitmek üzere işte
Bir lamba yandı hapishanede
Ey sevgili akıl güzelaydınlık
Bak yapayalnızız hücremde

Eylül 1911



Guillaume APOLLINAIRE

Çeviri: Gertrude DURUSOY - Ahmet NECDET

KAYNAK:www.siirgen.org

KAPLAN/ William BLAKE

Kaplan! Kaplan! yanmakta ışıl ışıl
Karanlığın ormanlarında:
Hangi ölümsüz el ya da hangi ölümsüz göz
Yaratabilirdi senin heybetli simetrini?

Hangi uzak yarlarda ya da hangi uzak göklerde
Kurban edildi gözlerindeki ateş?
Hangi kanatlar erişebilir ona?
Hangi el kavrayabilir ateşi?

Ve hangi güç ve hangi beceri
Bükebilirdi kaslarını yüreğinin?
Ve, yüreğin çarpmaya başladığında,
Hangi dehşetli el ve hangi dehşetli ayaklar?

Neydi çekiç? ya zincir neydi?
Nasıl bir azaphanedeydi beynin?
Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
Ölümcül korkularını kavrayabilir?

Yıldızlar savurunca aşağıya mızraklarını,
Ve sulayınca cenneti gözyaşlarıyla,
Güldü mü O yaptığını görünce?
Kuzu' yu yaratan mı yarattı seni de?

Kaplan! Kaplan! yanmakta ışıl ışıl
Karanlığın ormanlarında,
Hangi ölümsüz el ya da hangi ölümsüz göz
Yaratabilir senin heybetli simetrini?

William BLAKE

Çeviri: T. Asi BALKAR

KAYNAK:www.siirgen.org

ÖLÜ ÇOCUĞA GAZEL

Her akşam üzeri bir çocuk ölür,
her akşam üzeri Granada'da.
Her akşamüzeri yerleşir de su
dostlarıyla konuşur baş başa.

Yosundan kanatları var ölülerin.
Bulutlu yel ve duru yel yan yana
süzülen iki sülündür kuleler üstünde,
gündüzse yaralı bir oğlan.

Havada kalmazdı tek kırlangıç gölgesi
şarap mağarasında rastlayınca ben sana,
tek bulut kırıntısı kalmazdı yerde
sen ırmakta boğulup gittiğin zaman.

Yuvarladı vadi köpeklerle süsenlerini
bir su devi yıkılınca dağlara.
Gövden, ellerimin mor gölgesinde,
bir soğuk meleğiyle, kıyıda cansız yatan.


Federico Garcia LORCA

Çeviri: Sait MADEN

KAYNAK:www.siirgen.org

1 Ocak 2008 Salı

YOKUŞ YOL'A /Turgut UYAR

güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar

dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
Kürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar

Muş - Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar

sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar

bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve Muşlar kanar, darülbedayiler kanar

Muş - Tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar

el ele gittiğimiz bir yolda sen gitgide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar

KAYNAK: www.epigraf.com