24 Mayıs 2008 Cumartesi

ÇÖLDE GİZLİ BEZGİNLER /CAHİT ZARİFOĞLU

bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yagmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. saçlarının seyriyle seni

yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran
akreplerdir duygunun. karanlık ordulara güneşsiz sokulan

bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek
şakakların sıcağında kuytu bir ses büzülüp ölecek

sabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında
bahar şenlikleriyle. sürdüren ellerini yngın borularında

şaşkınlıkla başladı bu atlar bu savaşlar insan buluşlarından
burda biter düğün. gidilir mi evin soğuğuna çölün sıcağından

gemilerimiz saklanır.ağzımızda bir aşk kaçışı vardır buluşmaların
saplandık tadına.durduk alnında yüreğe vuruşların

yollar sellere gider. açılır parklar artık kuşlar dağılır
bir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağirmak hiç keseye mi kalır

çizildi yalnızlar. senin gelişin ne de süvari köprünün diplerinde
geçer üstümüzden yağmur alan donanmalar. kürek sesleriyle

koşu bitince aşk bir yorulmadır kaçılmaz kırbacından
sayılır günü geçmiş anlar boşalan hangi tüfeğin arkasından

oturur iki bakış ormanından gerilip bir masayı kollar
uzayıp uzaya giden akrebe katlanıp zincire gelmeyen yolcular

bu bizim sesimiz denizlere ateş gibi eller açılır ortasından
su konuşmaz toplanmaz kuşlar. Ne kazandık yaşamamızdan

biz harcandık anam hem kelimesiz kapandık
sevgi ektik. Sonsuz seçtik. Beğendik. Ama toprağı kazandık

sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle.Yalnızlıkla ben kaldım
sevindiniz işte alın kurtulun. Aha size son atım


kaynak: www.zarifce.com

OTAHI /CAHİT ZARİFOĞLU

Yolcuya bekliyerek koşan kadın
en uzakta kalan adaya
kumsaldan başlayan yorgun ağaca
ve şehre alışan yola
otahının beklediği mantar
sarı kırdan sonra
parmaklarıyla sarı çimenden sonra
mor gök gelir güzeldir
bir tek göğsünü
göğsünün tekini ışıtır
ve pembe dağlara
aydınlık göğsü
ve uzağa çağrlan bakışlarıyla
omuzumuzu önden aşar saçları
ve kendine yeten telaşsız saçlarının
dirsekleri yanında yere değen uçları
eli yuvarlak şakağında
bileğinde yumuşak nabzı
ayak altları
doğuverdi ve otahı olduğu evine
tam bir geçmişe
yaslandığı ağaçlara
baka durduğu ağaçlara
dizi dirseği
görülmeyen alnı
ve toprağı dokuyan karnıyla
ve karnıyla beklediği için toprağı
otahı bir adanın ismiyle kadın
manş daha yakın değil
mantar sarı kırdan sonra
otağı martin de bilmiyor
kemikli bir mum heykel gibi
telaşa durmuş duygularıyla
bir şeye bakarken
ya da bakracını
denizden doldururken
kapılarına su döker toprağı yıkarken
yaslanırken vakit geçsin diye bir ağaca
unutur ekmek yaptığını hamurdan bir yolcu açar
otahının beklediği katar
sarı kırdan
uzun sulardan sonra

KAYNAK:www.zarifce.com

ÇOCUĞAN /Cahit ZARİFOĞLU

bu bir geç kalıştır.
akşam duruşlarında
alna vuran ürpertinin
direklere benzeyen düzenli
gizlenik adamında bir kadın
bir geç kalıştır
taş kapıdan ürkek bir güvercin
aşağı sokaklara uçuşan saçlarıyla
ilk akşam vuruşuna kadar
ardında gizlenir bütün seslerin
bu koşu büyür elbet
geçmiş bilinen çehreler sırasından
açıkça saçları belirir
bir gözleri bakar
dudakları gizlenir ağzına
burada yoğun bir savaştan
inmek gerekiyor
Taşlarla koşuyu
en yakın sonuna
örtmeli
güçleri buğudan atları
kırbaçlarla
kavga gider yol uzayınca
bitirir şarkıyı şapkayla
şaraba sabahsız
uzanan ellere
bir keklik dimdik bakınır
bir kazanca dokunur aklıyla
Dünya
sırtına çevrilmiş hamalın
yorgun kalkışı
şehrin torbalanmış sıcağına
kalabalık bir şaldasın
arkandan bir şovalye gelir
üzgün ve eski
zincirlere benzeyen yanlışlarıyla
tutarsa kolunu özgürlüğüne tutar
sen savrulup gülmektesin
dağı anlarım durur kızmadıkça
dağılır buzlar yolları kesilince
akla dümdüz
demir atıp ancak durulan
sedirsiz taş kapıda
sevecen gezdirir ellerini
sürdürür çocuğan çağında
sürmeli
açar ordularını sevgilimdir
kurar çadırını bir tiyatro kahvesine
altıncı kata bir denize yükselir
anlatır haftalarca
telefonda susta duran
kapıda bir saat vuruşunun önünde
silahsız duran serçeyi
sen
bir şehir açsında çevrilensin
bu koşan eski ve solgun
Aşkın
ikinci serpilişin bir yüreğe
tuzaktır adını bildirmek
ama bir şarkıda geçer adımız
sahipsiz vuruşuyla ispanyolun biri
bir balıkla yan yana sorulur
barıştıramazsa bizi
denizler adına ne duymuşsa
hepsini çizdirir ve üzgün
bir kalkışla çıkar karşımıza

kaynak: www.zarifce.com

21 Mayıs 2008 Çarşamba

Hans Magnus Enzensberger

“şikâyet edemeyiz.
işimizden atmıyorlar bizi.
aç kaldığımız yok.
karnımız doyuyor.
otlar büyüyor,
büyüyor milli gelir,
tırnak uzuyor,
uzuyor tarih.
sokaklar boş.
sağlamca sonuçlandı pazarlık.
canavar düdükleri ötmüyor
n’olsa geçer hepsi.
ölüler vasiyetlerini yaptı.
yağmur seyreldi artık.
daha ilan edilmedi savaş.
acelesi de yok zaten.
otları yiyoruz.
milli geliri.
tırnak yiyoruz.
yiyoruz tarihi.
saklı gizli bir şeyimiz yok.
söyleyecek bir şeyimiz yok.
bir şeyimiz.
saatler kuruldu.
faturalar ödendi.
hepimiz yıkandık.
son otobüs geçiyor.
boş.
şikâyet edemeyiz.
ne bekliyoruz peki?”

kaynak: www.ismetozel.org

İTAKİ/Konstantin Kavafis

İTAKİ /Konstantin Kavafis
Çeviren: İsmet Özel

İtaki’ye doğru yola çıktığın zaman
yolunu uzatmaya bak
serüvenler, bilgilerle uzasın yolun.
Lestrigonlar’dan ve Kikloplar’dan
Azgın Poseidon’dan korkma.
Bunları görmiyeceksin zaten, düşüncen
soylu ise ve seçkin bir duygu
dolmuşsa ruhuna ve gövdene.
Lestrigonlar, Kikloplar
ve azgın Poseidon, çıkamayacak karşına
onları ruhunda taşımıyorsan
ruhun onları çağırmayacaksa.

Yolun uzasın
Nice yaz şafaklarıyla beraber
ilk gördüğün limanlara
-coşkuyla, sevinçle- varmak için;
durup Fenike çarşılarından
has mallar almak için
sedefi ve mercanı, abanoz ve kehribarı
ve her yana gönlünce saçabileceğin
başdöndürücü kokuları;
sonra Mısır kentlerini görmek için
bilgelerden bilgiler dermek için
yolunu uzatmaya bak.

İtaki hep aklında olsun
Amacın orasıdır ve oraya gidiyorsun.
Ama gerek yok ayağını çabuk tutmana,
Yıllarca sürmelidir bu gezi,
öyle ki yaşlanıp o adaya vardığında,
yolda kazandıklarınla zaten zengin,
İtaki’den zenginlik beklemeyesin.
İtaki eşsiz bir gezi sağladı sana,
O olmasa yola çıkmayacaktın
onun vereceği bir şeyi yoktu başka.

Ve şimdi sen onu yoksul buluyorsan, İtaki aldatmış değildir seni.
Artık sen bir bilgesin, bunca deneyden geçtin
İtakiler ne demektir artık bilirsin.

Halkın Dostları/ Sayı: 4 / Haziran, 1970

kaynak: www.ismetozel.org

İNSANIN UNUTMAYI SEÇTİĞİ/T.S. Eliot

Çeviren: İsmet Özel
Tanrılardan pek anlamam: ama sanırım ırmak
Güçlü boz bir tanrıdır-somurtkan, elegeçmez ve serkeş,
Bir yere kadar sabırlı, sınırdır diye bilindi önceleri;
Yararlıydı bir ticaret yolu olarak, güven vermezdi;
Sonra köprü mimarları önündeki mes'ele oldu yalnız.
Bir kez çözüldü mü mes'ele, unuttular boz tanrıyı
Kentlerde oturanlar- o yine de aman vermez kaldı, daima,
Terketmedi kendi mevsimlerini, taşkınlığını, yıkıcı,
İnsanların unutmayı seçtiğinin hatırlatıcısı. Makinaya
Tapanların gönlünden, gözünden düşmüş, ama bekliyor,
Gözetliyor ve bekliyor.

T.S. Eliot
(The Dry Salvages'den)


kaynak: www.ismetozel.org